Artık virüsten herkese fenalık geldiğini biliyorum ama bu sefer bu olaya çok farklı bir pencereden bakacağız. Tüm dünyanın muzdarip olduğu, hepimizi etkisi altına alan virüs sadece 125 nanometre. Ne kadar minik olduğunu şöyle düşünün,828 metre boyutundaki Dünya’nın en büyük binası Burj Khalifa’nın camına yapışan şanslı toz tanesinin yarıya bölünmüş hali… Peki nasıl oluyor da bu kadar minik bir şey bizi etkisi altına alabiliyor?
Şöyle ki ben bu minik virüsü, bilgisayarınıza ve telefonunuza bulaşan virüslere benzetiyorum. Bir kere bulaştıkları zaman işleriniz aksar, düzeniniz bozulur, çoğalarak ve her yere yayılarak tüm sistemi bozarlar ve siz format atıp yani her şeyi temizleyip yeniden yazılımınızı yükleyene kadar gitmezler. Virüs etkilerimiz bu kadar benzerken çözümümüz benzer olacak mı birkaç başlık altında inceleyelim!
1- Eğitim
Benim gözümde bir ülke için en önemli madde eğitim bu yüzden eğitim ile başlamak istedim. Yüzyıllardır alışılmış olarak devam eden öğretmenlerimizi çıldırttığımız, birbirimizin yüzünü görmekten fenalık gelen o yüz yüze eğitimin yerini 1 hafta içinde online sistemler aldı. Bilgisayar becerisi olmayanlar, internet erişimi sağlayamayanlar gibi sosyoekonomik farklar gün yüzüne çıkmaya başladı. Fakat bu olumsuzlukların yanında -ki bence bilgisayar becerisi teknoloji çağında her insanın bilmesi gereken bir şey- ezberci eğitim ortadan kalktı.
Sınavlarda kopya çekeriz diye, gözlerine zoom yapma özelliği gelen hocalarımız bunu kontrol edemeyeceklerini anlayınca, kaynak açık şekilde yoruma dayalı araştırma ödevlerine geçti. Yani Üniversiteye kadar gelip literatür tarayamayan binlerce öğrenciye araştırmayı öğretti. Araştırma yapma becerisi ilkokul çağına kadar gitti. Doğru bilgiye ulaşma yaşı küçüldükçe, gelecek için umut vaadeden genç sayısı o kadar artmış oldu. Toplu bir sınıfta saatlerce bulunmamak ve hastalıklara açık hale gelmemek de bu minik virüsün bize artılarında biri. Sonuçta bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor. Virüs kardeş de bize iki iyilik yapmasın mı yani…:)
2- Ekonomi
İkinci en önemli konu tabi ki ekonomi fakat ekonomi birçok açıdan ele alınabilir hepsini konuşmamız mümkün olmasa da dikkat çekecek birkaç konuya değineceğim. Bunlarda başı tabi ki nakit para kullanımın bitmesi çekiyor ki bu da hijyen demek. Bana kalırsa yakın zamanda her şeyimiz kimlik kartlarımıza yüklenecek ve tek bir kart sistemine geçeceğiz gibi… ya da benim canım öyle istiyor da olabilir:)) Bir diğer sorun ise koronayla beraber azalan üretim ve ticaret bu ikisinin azalması demek gelir kaynaklarının ortadan kalktığı anlamına geliyor.
Hele bir de üreten bir ülke değilseniz kıtlık noktasına kadar bile gelinebilir. Çünkü üreten hiçbir ülke böyle kriz durumlarında size bir şey satmayacaktır. Çözüm ne olacak derseniz bütün ülkeler silkelenip kendine gelecek. Yani ihracat bir rafa kalkıp yerini kendi kendine üretim alacak, her ülke önce kendine yetebilmeyi artı bir kıtlık durumunda uzun süre yetecek depolamayı yapmaya çalışacak. Bu da oluşacak yeni çağın büyük bir bölümünün üretim olacağı anlamına geliyor. Yani ne diyoruz ekonomi okunun hep yukarıyı göstermesi eşittir üretim üretim üretim!
3- Sağlık
Ve tabiki olmazsa olmazımız, her şeyin başı dediğimiz sağlık. Birçok ülke maalesef ki bu konuda sınıfta kaldı. Solunum cihazları, yoğun bakım yatakları ve ekipman konusunda büyük sorunlar yaşandı. Dünya hiçbir açıdan bir kriz planına hazırlıklı değildi ve birleşen panikle birlikte işler bir süre çıkmaza girdi ama yaşanan maddi ve manevi kayıplarla ülkeler silkelendi ve eminim bu süreçten sonra her ülkenin özel kriz planları ve araştırma laboratuvarları olacaktır. Bununla beraber bulaş riski olan hastaya temas edilmeden gerçekleşebilecek tedavilere ve projelere öncelik tanınacaktır. Yani sağlık sektörü yüzünü dijitale ve yapay zekaya dönecektir. İlerleyen günlerde Black Mirror yeni bölüm fragmanı gibi haberlerle karşılaşmamız çok yakın!
4- Psikoloji
Virüs ile beraber bedenen bulunmamız gereken bütün işlerimiz ve bunları yaptığımız alanlar derin bir sessizliğe gömüldü ve insanlık buna dijital bir çözüm sundu. Sanal denen yeni bir dünyaya yüzümüzü döndük ve iki yeni hayatımız oldu. Sanal olan hayatımızda daha güçlü,daha rahat,daha kontrollü ve daha özgüvenli olduğumuzu fark ettik, bu da birçok alanda büyük bir artı olarak bize geri döndü. Fakat eski hayatımıza dönersek temas etmenin ve duygusal doyumun ne kadar önemli olduğunu, birbirimize sarılabilmenin nasıl eşsiz olduğunu görmüş olduk. Bununla beraber uzun süre evde kalarak, öze dönüş yaşayarak aile bilincini yeniden kazandık. Fakat adaptasyonun ani olmasıyla birlikte depresyon, virüs korkusuyla tavan yapan anksiyete ve obsesyonlar grafiklerde tavana vurdu.
Peki insan yapı olarak hisleriyle ve içgüdüleriyle kendi olabilirken sanalda yaşayan diğer kişi gerçekten biz miyiz? Bunun cevabını vermemiz için henüz çok erken. İnsan doğası adapte olup evrimleşmeye çok açık. Şimdilerde evde uzun süre kalmaya bağlı çatışmalar, boşanmalar, adaptasyonda sıkıntılar yaşansa da bu yeni dünyaya adapte olmamız ile birlikte teknolojide büyük gelişmeler yaşanacak ve psikolojimiz bu yönde evrilecektir diye düşünüyorum. Psikolojimize ve kendimize sadece biraz zaman vermeliyiz. En kötü hologram parti veririz Michael Jackson bile gelir partiye 🙂
5- Sosyo-Kültürel
Sanırım hepimizin en çok özlediği şeyler; sevdiği insanlarla vakit geçirebilmek oldu. Şöyle çimlere uzanıp muhabbet etmek, bir kahve içmek, doyasıya gezip eğlenebilmek. O zamanlar önemsemediğimiz bu ufak şeyler başka ufak bir şey tarafından elimizden alınınca ne kadar değerli oldu oysa ki… Sanal dünyaya bu kadar döndüğümüz günlerde insanlığı belki de en çok zorlayacak şey yüzyıllardır alışık olduğu çok insan durumu. Ne demişler insan muhtaç insana.
Ben özellikle Türk insanını ele aldığım zaman virüsün sosyalliğimizi çok etkileyebileceğine inanmıyorum ama ufak tefek hijyenik paronayamızla beraber artan sosyal temas azalmaları olabilir, nişan,düğün,bayram gibi toplanma etkinlikleri azalabilir. Özellikle el öptürmeye çalışan büyükler çok üzülecek gibi duruyor çünkü ben insanların yanaktan öpüşerek selamlaşmayı bile tarih edeceğine eminken el öpmek bir fosile dönüşecektir…:)
Virüsten sonrası çok geniş başlıkları kapsıyor fakat üstten bir öngörü oluşturmuş olayım dedim. Bana kalırsa virüs bizi bir silkeleyip kendimize getirdi. Kapıldığımız dünya telaşlarından arınıp farkındalık yaşamaya başladık. Benim geleceğe dair tüketen toplum olmaktan çıkıp üreten toplum olacağımıza inancım tam. Bu virüs kriziyle gördük ki bir sürü açığımız var ve bunları üretecek harika beyinlerimiz de var. 1. maddedeki eğitimle birlikte bilim ve üretim yapan gençlerimiz artarsa geriye kalan bütün maddeler kendiliğinden yükselecektir.
Çünkü bilim ile üreten bir ülkenin ekonomisi de sağlık sektörü de şaha kalkar, bunların yükselmesi refah seviyesine ulaşan halkın sresten uzaklaşmasıyla beraber psikolojisi düzelir ve bu da mutlu sosyal hayatlar sağlar. Dünyada şöyle her sene 1 ay dünya molası versek, bu 1 aydan önce üretimler fazla yapılsa ve o eksik kapatılsa, insanlar 1 ay boyunca evinde, köyünde, yazlığında kalsa, hem dünya dinlense,hem insanlık…. Hem objektif bakmak için, hem kişisel gelişim için hem de dünyanın iyileşmesine izin vermek için benim yeni çağdan beklentim 11 ay çalışıp 1 ay toplu bir dinlenme:) ve bu süreçten sonra dünya umarım antivirüs programını yüklemiştir.:)
Yazar
Almira Özçelik
Marketing