İlla ki bir yerlerde şu sorularla karşılaşmışızdır: “Bize kendinizden bahseder misin?” , “Eğer 1 milyon doların olsa bunu nasıl harcardın?” , “Geçmişe gitme şansın olsa neyi değiştirirdin?” gibi aslında bir şekilde hayattayken ne yaptığımızı ne yapacağımızı ve aslından neyi yapmayacağımızın cevabını veriyorlar.
Peki kendimizden bahsederken gerçekten kendimizden mi bahsediyoruz? Yoksa toplum içinde yer edinebilmek için kazandığımız okullardan, başardığımız sınavlardan, elde ettiğimiz sertifikalar ve yer aldığımız projelerden mi?
Toplum içinde yer edinmek için kazandığımız okullar diyorum çünkü okul kavramının olmadığı bir yaşamda kaçımız girişimci olurduk, kaçımız doktorluk adına ihtiyaç sahibi insanlara yardım ederdi. Acaba ben kendi kendime afiş tasarlar mıydım? Elbette kendinizden bahseder misiniz sorusunun cevabında dertleşecek değiliz ama asıl merak ettiğim ‘kendim’ dediğimiz olgu da yukarıda bahsettiklerimden hangisini gerçekten kendim için yapıyorum ve yaptım. Belki istediğim şehirde istediğim okulda okudum istediğim bölümü okudum. Burada da aklıma hep o isteği gerçekten biz mi istedik sorusu geliyor. Acaba koşullar ve ortam farklı olsaydı hala bunu ister miydik ? Sanırım beni en çok korkutan durum da bu. İsteklerimi gerçekten de istediğim için mi gerçekleştirmeye çalışıyorum?
Bana her şey birbirini etkileyen basamaklar gibi geliyor. Adım attığında yeni bir basamak oluşmaya başlıyor. Yollar değişiyor. Yaşadığımız olaylar, acılar, endişeler, başarısızlıklar, farkındalıklar, mutluluklar adımımızı değiştiriyor ve bazen de bilemeden o durumun içinde oluyoruz. Su akar yolunu bulur derler ya hayatta da öyle, olaylar yaşanır ve sonuçlar yerine oturur. Bazen bir hastalık, bazen bir kayıp, bazen de sevdiğiniz insanın hayatındaki bir değişiklik size sıçrar ve kendim dediğiniz kavramı görmemeye başlarsınız. Elinizdekiyle devam ederken, aldığınız kıyafetler, yediğiniz yemekler, bindiğiniz araba ve oturduğunuz evin sizi mutlu ettiğini, yettiğini ya da olması gerekenin o olduğunu bile düşünemezsiniz. Belki de tam tersi .
1 ay öncesindeki senle 1 ay sonrasındaki sen hala aynıysa, bize kendinizden bahseder misiniz sorunun cevabı sürekli aynı cevapları doğuracaktır. Ve artık kendim dediğiniz olgu kalıplaşmaya başlayacak. Ben böyleyim gibi cümleler birbirini takip edecek. Hayallerinizde bile sınırlamalar olacak, belki de kendi tanımınıza uygun kalıplarla hayal edeceksiniz.
Elbette şu anki dijital dünyada etkilenmemek , maruz altında tepkisiz kalmamak elde değil. Reklamların, dizilerin, filmlerin, sosyal medyanın etkisi altında kendimi nasıl ve nerede bulabilirim ben de emin olamıyorum. Tüketim çılgınlığı altında hem bilginin değersizleştiği hem de bu kadar hızın içinde sahip olduklarımızın ertesi güne tazeliğini yitirdiği yıllarda bu durum beni de endişelendiriyor.
Ama kendime bir ütopya oluştursam, bunu gerçek hayatıma nasıl entegre edebilirim kısmını çok düşünüyorum. Belki de yeni yıla henüz girmişken, bunu okuyanların hayatını nasıl anlatmak istersinin cevabını düşünüp, yaşayacağı bir yıl olur.
Ben de bunu kendimde başlatarak hayatımı nasıl anlatmak isterimi şu an sizlerle yaşadım. Öncelikle kendi satırlarımdan oluşan, kendi düşüncelerimle olumlu etki bırakacağım bu satırları oluşturdum. Küçük bir adımla hayatımı anlattığım kısımdan yaşamaya geçiyorum.
Umarım siz de hayatınızı anlatmak istediğiniz gibi yaşamaya başlamak için ilk adımı atarsınız.
Peki sizler hayatınızı nereden anlatmaya başlamak istersiniz?
Yazar
Yağmur Kesenek
BLOG WRITER